09 Mar
09Mar

Orkestra şefi elindeki çubuğu sallayarak yüzlerce müzisyeni yönetir. Son derece etkili hareketlerle yüzlerce müzisyeni harekete geçirir. İyi bir orkestra şefi, her müzisyenin potansiyelini sergilemesine fırsat vererek orkestranın bütününden harika bir müzik çıkarır.

Yöneticileri bir orkestra şefine benzetmek çok sık kullanılan bir metafordur. Bu benzetmeye göre nasıl bir orkestra şefi kendisi hiçbir çalgı aleti çalmadan orkestradan o muhteşem müziği çıkarabiliyorsa, iyi bir yönetici de hiçbir iş yapmadan şirketi başarıyla yönetir.

Drucker’a göre de nasıl orkestra şefi sayesinde farklı enstrümanlardan çıkan ses hayranlık uyandıran bir müziğe dönüşüyorsa, CEO sayesinde de şirketlerdeki farklı fonksiyonlar uyum içinde çalışır ve değer yaratırlar.

Mintzberg ise çoğu insanın çok anlamlı bulduğu bu benzetmenin gerçeği hiç yansıtmadığını söyler. Yöneticinin orkestra şefi gibi olduğunu kabul etmek, işlerin önceden prova edilebileceğini ve uygulama sırasında da bazı yönlendirmeler yaparak sonuca ulaşılabileceği gibi bir efsaneye inanmak olduğunu söyler. Oysa her CEO’nun bildiği gibi gerçek hayatta bir işi yönetmek bir orkestrayı yönetmeye hiç benzemez.

Hiçbir yönetici işin içine girmeden, elini taşın altına sokmadan şirketi başarıya götüremez. Hiçbir şirkette departmanlar mutlak bir uyum içinde çalışmaz; hiçbir çalışan yöneticinin bir sözüyle istenen davranışı sergilemez.

İş ister büyük ister küçük olsun her yönetici sıradan bir günde, bazısı kısa bazısı uzun sayısız farklı konuya dikkatini vermek durumunda kalır. Hangi seviyede olursa olsun yönetici koltuğunda oturan herkes, her gün sayısız insanla görüşür sayısız farklı işin içine girer ve bunların her birinde farklı roller üstenir.

İş hayatında müşteriler (tüketiciler) orkestrayı izleyen müzikseverler gibi saygılı, sakin ve duyarlı değillerdir. Aksine her şirket, her an müşterileriyle, tüketicileriyle, tedarikçileriyle sürekli etkileşim içindedir. Bu paydaşlar, şirketin üretim sürecini bölen, aksatan hatta kriz çıkartan etkide bulunurlar.

Ne kadar plan yaparsa yapsın her yönetici her gün önceden planlamadığı işlerle uğraşmak, önceden planlamadığı görüşmeler yapmak, beklenmeyen sorunları çözmek, anlık krizleri yönetmek zorunda kalır. Çoğu yönetici kendi zamanının hâkimi değildir. Bırakın insanları bir orkestra şefi gibi yönetmeyi, aslında bir taraftan kendine bağlı çalışanların hiç bitmeyen soru ve sorunları diğer taraftan hiç beklenmedik olaylar yöneticiyi yönetir duruma gelir.

Sune Carlson’un çok güzel ifade ettiği gibi çoğu yönetici, olaylar ve insanların görünmez iplerle yönettiği bir kukla gibidir. Çoğu yönetici kendi iradesiyle değil, başkalarının ipleri hareket ettirmesiyle davranan bir konumda bulur kendini.

Gerçek hayatın belirsizliği ve karmaşıklığı içinde her yönetici her gün olayların ve insanların kendisini yönettiği bir kukla olmak riskini taşır. Bu duruma düşmemek için her yöneticinin etkili bir yönetim tarzı benimsemesi gerekir.


Kaynak:http://www.temelaksoy.com/yonetici-bir-orkestra-sefi-midir-yoksa-bir-kukla-mi/

Bu içerik 29.08.2017 tarihinde 
Temel Aksoy tarafından, Yazılar / Yönetim / Liderlik bölümünde paylaşılmıştır.

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.
BU SİTE İLE KURULMUŞTUR